Tırnaklarımızın Hayranlık Uyandıran Yaratılış Özellikleri
Tırnaklarımız vücudumuzdaki en farklı dokulardan biridir. Yere düşmüş bir iğneyi alırken, parmaklarımız kadar tırnaklarımızın da yardımına başvururuz. Elimizdeki parmak izlerini oluşturan pürüzler ve tırnaklar sayesinde de küçük şeyleri rahatlıkla kavrarız. Hepsinden önemlisi tırnaklar, parmakların tuttukları cisme uygulamaları gereken hassas basıncın ayarlanmasında önemli rol oynarlar. Sürekli yenilenmesi, sertliği ve kesilirken acı hissetmememiz onları farklı kılan özellikleridir.
Tırnaklarımızı Keserken Neden Canımız Yanmaz?
Tırnaklarımız ve saçlarımız arasındaki ortak nokta, her ikisini de oluşturan ana maddenin keratin olmasıdır. Tırnaklar ve saçlar aslında ölü hücrelerden oluşurlar. İşte tırnaklarımızı ya da saçımızı kestiğimizde canımızın yanmamasının ana nedeni de budur. Eğer tırnaklarımızın ve saçlarımızın tamamı vücudumuzdaki diğer dokular gibi canlı hücrelerden oluşsaydı onları keserek yenilememiz imkânsız olurdu. Bu durumda dış etkenlerin yıpratıcı etkilerine sıkça maruz kalan ve önemli görevleri olan saçlarımız ve tırnaklarımızı bir ömür boyunca kullanamazdık.
Tırnaklarımızın Hayati Öneme Sahip Görevleri
Tırnaklarımız parmaklarımızı mekanik dış tehlikelere karşı korurlar. Özellikle el tırnaklarımız parmaklarımız için çok önemlidir. Onlar olmasaydı derimizin yumuşak tabakası ile eşyaları tutup kaldıramazdık. Eğer tırnaklarımız olmasaydı bizim için bazen hayati olan objeleri sıkıca kavramamız imkânsız hale gelirdi. Yere düşen bir iğne ya da çiviyi rahatlıkla alabiliyorsak bunda tırnaklarımızın büyük bir rolü olduğunu söyleyebiliriz.
Tırnakların Uzaması Bir Hesap İledir
Tırnaklarımızdaki çarpıcı özelliklerden biri de uzama hızları ile ilgilidir. Elimizdeki tırnaklar haftada ortalama 0,5-0,6 mm kadar uzarlar. Hayatımız boyunca uzama hızında bazı farklılıklar olsa da bu hız bizim için idealdir. Tırnaklarımız ne bizi her an kesilmeye mecbur bırakacak hızla uzarlar, ne de aşınmış olmalarına karşın yenilenmelerini geciktirecek kadar yavaştırlar.
Tırnakların uzama hızı ile ilgili bir özellik; ayak tırnaklarımızın uzama hızının eldeki tırnakların uzama hızının dörtte biri kadar olmasıdır. Bu hız farkı vücudumuzun hassas dengelerinden biridir. Ayaklarımız ellerimiz kadar sık dış dünyanın yıpratıcı etkisine maruz kalmazlar, bu yüzden de daha az aşınırlar ve daha az yenilenmeye ihtiyaç duyarlar. İşte bu nedenle Yüce Allah ayak tırnaklarımızın uzama hızını bile bizlerin rahat bir şekilde yaşamımızı sağlayacak oranda yaratmıştır.
Allah, Kuran’ın pek çok ayetinde insanın yaratılışına dikkat çekmiş ve insanları bu yaratılış üzerinde düşünmeye şöyle davet etmiştir:
“Ey insan, ‘üstün kerem sahibi’ olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, ‘sana bir düzen içinde biçim verdi’ ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti.” (İnfitar Suresi, 6-8)
Hem Derinin Hem de Tırnağın Büyümesinde Görev Alan Tırnak Kök Hücreleri
Dışarıdan çok basit bir yapıymış gibi görünen tırnaklarımız, aslında olağanüstü özelliklerde yaratılmışlardır. Tırnaklarımız çok kompleks ve bugün bile tam olarak anlaşılamamış bir yapıya sahiptirler. Tırnaklarımızdaki yenilenme özelliği bunlardan biridir. Hepimizin bildiği gibi, vücudumuzdaki uzuvları kaybedersek yerine yenisi gelmez. Ama tırnaklar hariç. Yeni bir araştırma, bunun nedenlerini ortaya çıkarmıştır. 1
Bu araştırmanın şaşırtıcı detaylarına geçmeden önce kök hücrenin ne olduğunu kısaca bir hatırlayalım:
Bilindiği üzere her insan, anne karnında tek bir hücreden gelişir. Hayatın ilk günlerinde mitoz bölünme ile hücre sayısı 2, 4, 8, 16, 32, 64 şeklinde artar. Bu hücreler de ilk hücre gibi tek başlarına tüm vücut planıyla ilgili anahtar bilgi ve yeteneği barındırır. İşte ileride her çeşit hücreye dönüşebilme potansiyeli olan bu hücrelere “kök hücre” denir.
Kök hücreler belirli bir zaman sonra, çeşitli doku ve organları oluşturmak üzere farklılaşmaya başlar. İşte bu aşamada mucizevi gelişmeler olur. Birbirinin tam aynısı olan hücre topluluğu iken, bir anda bilinmeyen bir emir ile her bir hücre ne yapması gerektiğinin tam şuurunda farklılaşmaya başlar. Bir kısmı anne ile bağlantıyı sağlayan plasentayı oluştururken, bir kısmı başı, bir kısmı gövdeyi, kol ve bacakları geliştirmeye başlar. Küçük bir hücre topluluğunun 3 boyutlu ortamda ileride neresinin baş, neresinin gövdeye dönüşeceği kararını alması hangi hücre veya akla aittir? Akıl ve şuur gösteremeyen, hatta bir beyne dahi sahip olmayan bir hücre topluluğu, tek bir emre itaat eder şekilde hareket eder. Ve bu itaat her insanın, hatta her canlının gelişimi sırasında eksiksizce sağlanır; sağlanmak da zorundadır. Aksi takdirde bir canlının oluşumundan bahsetmek mümkün olamaz.
Canlılığın başında mevcut olan bu kök hücrelerini tırnaklarda bulmak, bilim adamları için şaşırtıcıydı. Bu kök hücreler kendilerini yenileyebilecek, özelleştirebilecek hatta birden çok doku oluşturacak şekilde farklılaşabilecek özelliklerde yaratılmışlardı. Bu keşif tırnak hücreleri ile ilgili olarak yapılan bir araştırmada kullanılan özel bir sistem sayesinde mümkün olmuştu:
Araştırmada kobay olarak kullanılan hayvanların tırnaklarına floresan gibi parıldayan proteinler konmuştu. Bu hücrelerin hangileri olduğunun anlaşılması için de üzerlerine belirgin mikro “etiketler” iliştirilmişti.
Ancak araştırmayı yapan bilim adamlarının üstesinden gelmesi gereken bir sorun ortaya çıktı. Hücreler her saniye defalarca bölünüyorlar dolayısıyla hücrelerin içindeki floresan proteinleri ve etiketler de hücreler ile birlikte bölünerek miktarca epey azalıyorlardı. Floresan proteinleri ve etiketler azaldığında silikleşiyor, bu nedenle hücrelerin hareketlerini gözlemlemek de zorlaşıyordu.
Gözlenen hücrelerden küçük bir grup hücre ise tırnağın temelindeki yumuşak dokuya yerleşmişti. Bu hücrelerdeki floresan proteinleri ve etiketler silikleşmeden kalmıştı çünkü bu hücreler ya hiç bölünmemiş ya da çok az bölünmüştü. İşte bu hücrelerin bölünmemesi, onların kök hücre olduklarını gösteriyordu. Çünkü hiç bölünmemek, tüm kök hücrelerin ortak özelliğidir. Bölünmediği için silikleşmeden kalan floresan proteinleri ve etiketler sayesinde tırnak kök hücrelerini gözlemlemek mümkün oldu.
Araştırmacılar, daha sonra yavaş bölünen kök hücrelerin iki farklı özellik gösterdiğini fark etti.
Normal yaşam döngüsü içinde, kök hücreler hem tırnağın hem de tırnağa yapışan derinin büyümesinde görev alıyorlardı. Ancak bir şekilde tırnak kesilir, kırılır, yaralanır ya da tamamen kaybedilirse, “Kemik Morfogenetik Protein” (BMP) denen bir protein, kök hücrelere sinyal göndererek tırnaktaki onarım özelliğini aktif hale getiriyordu.
Tırnak kök hücrelerinin aynı anda hem tırnağın hem de derinin büyümesinde görev alması bilim adamları için son derece şaşırtıcıydı. Çünkü tırnak ve deri hücrelerinin yapısı birbirinden çok farklıydı. Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden araştırmacı Krzysztof Kobielak, bu konuda şöyle diyor:
“Tırnak kök hücrelerinin çift karakter göstererek hem tırnağa hem deriye yeniden hayat verdiğini keşfetmek çok şaşırtıcı oldu. Çift karakter göstermelerini sıra dışı kılan şey, fizyolojik koşullarındaki önemli farklılıktır. Tırnak ve deri kök hücreleri aslında oldukça kendine has ve farklı yapıdadırlar. Adeta saç folikülü ile ter bezi hücreleri arasındaki fark kadar farklıdırlar.” 2
Araştırmacılar şimdi tırnaklarımızdaki gibi diğer sinyalin diğer organlardaki kök hücrelere gönderilmesi halinde aynı etkinin oluşup oluşmayacağını merak ediyorlar. Örneğin “parmak kök hücrelerine aynı sinyal gönderilse hasar görmüş bir parmağın yerine yenisi çıkar mı?” sorusuna cevap arıyorlar.
Bilim adamları, kâinatta keşfedilmeyi bekleyen daha milyarlarca muhteşem özellik olduğunun farkındalar. Doğadaki bu çeşitlilik ve ayrıntılardaki bu ihtişam, Allah’ın yaratmasının bir eseridir. Kuran’da şöyle buyurulur:
O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)